Fri. Feb 7th, 2025

Blog Rehberlik

Gelecek Yolunda Rehberlik

Ağlamak Zayıflık Mı?

Gelecek Yolunda Rehberlik

Ağlamak, insan doğası için doğduğu günden, öldüğü güne kadar hayatının her anında gerçekleştirebileceği duygusal eylemdir.  Ortalama bir hayat yaşayan her insanın ağlamış olduğu zamanlar olmuştur.

Ağlamak insanlarda doğarken sağlıklı nefes alabilmesi için hayatımızda başlayan bebeklik döneminde ihtiyaçlarını, rahatsızlıklarını, sorunlarını dile getirebilecek bir araç olarak çocuklarda konuşma evresine kadar sıklıkla görülen bir eylemdir. Aşırı doygunluk, altını ıslatma, ortam ısınının normalin üstünden fazla ya da az olması, ilgi çekmek için, kucağa alınmak için ağlayabilirler. Bunun dışında her türlü hastalıkta bebekler ağlar. Bazen bebeklerin neden ağladığı anlaşılamaz. Bu durumlarda bebeği ninni söyleyerek yatıştırılabilir.




Ağlamak o kadar yoğun yaşanan bir duygudur ki fiziksel olarak gerçeklik halini almıştır. Duygusallık, fiziksel olarak hissedebildiğimiz bir olgu değildir. Kimi zaman duygularımızı öyle yoğun yaşarız ki bu duyguyu gözümüzden yaş olarak dışa vururuz. Bu yüzden ağlamanın zayıflık olduğunu söylemek doğru değildir. İnsan türlü sebep ve duygulardan ağlayabilir, açlıktan, üzüntüden, sevinçten veya aşkından ağlayabilir. Etrafımızdaki insanların ağlamasını durdurmaya çalıştığımız zaman yaşanılan bu yoğun duyguyu durdurmaya çalışmış oluyoruz. Kişinin yaşamış olduğu olumsuz duygu lüzumsuz bir şey değil, o kişinin gelişimindeki önemli adımlardan bir tanesidir.

Ebeveynler, çocuklarını yetiştirirken hep ağlamalarına engel olmaya çalışma sebebi o üzüntüyü yaşamalarını istemediklerinden kaynaklanıyor. Ailelerin o üzüntüyü engel olmaya çalışmasıyla aynı zamanda bireyin gelişiminde müdahalede bulunmuş oluyor. Ağlamak, çocukların gelişim aşamasındaki önemli adımlardan bir tanesidir, bu adımı engellediğimizde o kişinin gelişimini yavaşlatmış veya durdurmuş oluyoruz. Özellikle çocuklarımızı yetiştirirken onları ağlamamak konusunda uyarmak, o çocuğun duygusal olarak içe kapanmasına sebep oluyoruz. Bunun olumlu ve faydalı bir şey olduğunu söylemek de mümkün değildir. Ağlamak bu hayatın bir parçasıdır, negatifleri yaşamadan pozitiflerin değerini bilemeyiz. Özellikle çocuklarımız için ağlamalarına izin vermeliyiz. Sevdiklerinizin kendi hayat tecrübelerini yaşamak için burada olduklarını unutmamak gerekiyor. Çocuk yaşta duygularını bastırılması gerektiği söylemleriyle yetişen çocukların yetişkinlik döneminde birçok sorunla karşılaştığı gözlemlenmiştir. Kişinin içine attığı öfke, kızgınlık, nefret gibi bu tür duyguları sürekli içinde yaşaması zamanla onu depresyona sokacaktır.

Madem çocuk yaşta ağlaması sürekli engellenen bireyler ilerideki erişkinlik çağlarında duygularını içe atıp her koşulda kendilerini dış dünyaya kapatıyor ve bunun sebebi ağlamanın engellenmesiyle gerçekleşiyorsa o halde ağlanması gereken zamanda ağlamak iyi bir şey değil mi?

Fakat kimi görüşe göre insanlar, toplumda ağlamanın zayıflık unsuru olduğunu düşünmektedir. Peki ağlamak duygularımızın dışa yansıma araçlarından biriyse neden zayıflık olarak görülür? Aşırı duygusallık elbette insanda olumsuz sonuçlar doğurabilir, kontrol edilmeyen duyguların kişide olumsuz sonuçlar ortaya çıkarabileceğinden bahseden uzmanlar duyguların sınırlandırılarak kontrol etmesi gerektiğini vurguluyorlar.





 

Duygusallık insanı diğer canlılardan ayıran en önemli faktördür ve empati kurabilmek ile yakın alakalıdır. Bu yüzden bireyin tüm duyguları yerinde ve yaşamak olduğu zamanda yaşamalı. Duygular tam olarak bu yüzden yani içimizden geçen şeyleri ifade etmek, haykırmak için vardır. Hayatta bir takım olumlu, olumsuz, mutlu, mutsuz anlarımız olacaktır. Bu anlarda yaşadığımız duygu boşalmalarının dışa vurumu olmadan bir anlam bütünlüğü eksik olur, kişi duygularını sürekli sakladığında hayatı ıskalamış olur. Kısacası birey kendini ne duygularının esiri ne de duygularından arındırmış bir hale sokmalı, sürekli ağlamak veya ağlamamak arasında olmaktansa duyguları gerektiği yerde yaşamaktır önemli olan. Ağlamak bir güçlülük veya zayıflık değil insanı insan yapan duygu bütünlüğünün bir parçası olarak görmek daha faydalı olacaktır.

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *