Bilişsel Davranışçı Terapiler Üçüncü Kuşak ve Özellikleri

Gelecek Yolunda Rehberlik
Bilişsel Davranışçı Terapiler Watson’ın (1925) davranışçı çalışmalarıyla başlamıştır. O zamandan bu yana Bilişsel Davranışçı Terapilerde 3 dalganın geçtiği söylenmektedir:
- Kuşak (Davranışçı ekol)
- Kuşak (Bilişsel davranışçı ekol)
- Kuşak (Bilinçli farkındalık temelli ekoller)
Bilişsel Davranışçı Terapilerde Birinci Kuşak
Birinci kuşak, davranışçı terapi yaklaşımlarının baskın ve etkin olarak kullanıldığı terapi uygulamalarını içermektedir. Bu kuşaktaki uygulamalarda davranışların gözlenmesine, yordanmasına ve değişmesine odaklanarak bu alanlarda çalışmalar sürdürülmüştür. Bu kuşağın özellikleri arasında geçmişe odaklanma, sorunlar ve nedenler üzerinde çalışma, bireyi hasta, patolojik boyutta ele alma, terapide terapistin söz sahibi biri olması gibi özellikler sayılabilmektedir. Terapide kullanılan teknikler açısından klasik koşullanma ve edimsel öğrenme uygulamalarının bu kuşağa damgasını vurduğu görülmektedir. İkinci kuşağın oluşmasında ve gelişmesinde uyarıcı ve tepki arasındaki nesnel ilişkiye yapılan aşırı vurgunun eleştirilmesi etkili olmuştur. Dolayısı ile bu kavramlar ile bilişsel yaklaşımların temelinin atıldığı görülmektedir.
Bilişsel Davranışçı Terapilerde İkinci Kuşak
İkinci kuşak, bilişsel davranışçı yaklaşımların baskın ve etkin olduğu uygulamalardır. Bu kuşakta, uyarıcı ve tepki arasındaki ilişkide bilişlerin önemine vurgu yapılmıştır. İkinci kuşak ile alakalı yapılan araştırmalarda işlevsiz davranış kalıplarının ortaya çıkmasında ve sürdürülmesinde işlevsel olmayan bilişlerin etkin oldukları belirtilmiştir. Bu kuşağın tedavi yaklaşımlarındaki amaç; işlevsel olmayan düşünce ve davranışların değiştirilmesidir. Bu kuşağın özellikleri arasında hastalıktan çok problem ve belirti odaklı bir yaklaşımın benimsenmesi, şimdiki ana odaklanma, söz konusu sıkıntıların nedenlerini anlamaya ve çözmeye çalışma sayılabilmektedir.
İkinci kuşak yaklaşımlar içerisinde Beck’in (1964 ) “Bilişsel Terapisi” ve Ellis’in (1962) “Akılcı Duygulanım Davranışçı Terapisi” ikinci kuşakta en çok bilinen ve sıklıkla kullanılan yaklaşımlar olmuştur. Ayrıca Meichenbaum’un (1977) Bilişsel-Davranışsal Değişme Terapisi, Lazarus’un (1997) Çok Boyutlu Terapisi, Gestalt Terapi, EMDR terapi yaklaşımı da ikinci kuşak yaklaşımlara verilebilecek örnekler arasında yer almaktadır.
Bilişsel Davranışçı Terapilerde Üçüncü Kuşak
Üçüncü kuşak terapiler; içgörü, farkındalık ve kabul ile ilgili yaklaşımların baskın ve etkin olarak kullanıldığı uygulamalardır. Üçüncü kuşağın ortaya çıkmasında ikinci kuşaktaki işlevsel olmayan düşünceler ve davranışlar arasındaki tüm etkileşimlerde kişinin içsel yaşantılarının ihmal edildiğinin düşünülmesi etkili olmaktadır. Bu sebeple üçüncü kuşakta odak içsel yaşantılara kaydırılmıştır. İçsel yaşantılar, davranışlar gibi üçüncü bir kişi tarafından açıkça gözlemlenip değerlendirilemeyeceği için kişinin tüm bunları kendi farkındalığı üzerinden ortaya koyması beklenmektedir. Neden odaklı değil olasılık odaklıdır. Şimdiki zamandan geleceğe doğru uzanan bir yaklaşım benimsemektedir.
Üçüncü kuşak tedavi yaklaşımlarındaki odak nokta var olan içsel deneyimlere dair farkındalık oluşturmaktır. Ayrıca bu kuşakta farkındalığın yanı sıra içsel duyumları değiştirmek yerine kabul vurgulanmakta ve kabul sürecinin öneminden bahsedilmektedir. Tedavi sürecinde farkındalık ve kabulün yanında duyguların açımlayıcı özelikleri üzerinde de durmaktadır. Ayrıca üçüncü kuşakta psikopatolojilerin anlaşılmasında özellikle psikolojik belirtilerin ortaya çıkmasında ve sürdürülmesinde duygu düzenlemede yaşanan sıkıntılara sıklıkla vurgu yapılmaktadır. Bu özelliği sebebi ile üçüncü kuşak bilişsel davranışçı yaklaşımların alan yazında Duygu Temelli Psikoterapi Yaklaşımları olarak da adlandırılabildikleri görülmektedir.
Üçüncü Kuşak Bilişsel Davranışçı Psikoterapi Yaklaşımları
Üçüncü kuşak olarak adlandırılabilen yaklaşımlar içerisinde dialektik davranış terapisi (Linehan 1993), farkındalık temelli bilişsel terapi (Segal 2002), kabul ve kararlılık terapisi (Hayes ve Strosahl 2004) yer almaktadır.
Dialektik Davranış Terapisi
Marsha Linehan tarafından geliştirilen Diyalektik Davranış Terapisi Sınır Kişilik Bozukluğu’na yönelik olarak geliştirilmiştir. Terapide, bilişsel ve davranışçı yöntemlerle birlikte uygulanan farkındalık temelli yöntemleri önemli bir yer tutmaktadır. DDT’de bireysel terapi ve grup terapisini içeren ve aşamalardan oluşan bir terapi planı uygulanmaktadır. Terapi süresince, “ne” becerileri ve “nasıl” becerileri olarak ayrılan farkındalık becerilerini arttıran pek çok terapötik yöntem kullanılmaktadır. Farkındalık temelli yöntemler, hem meditasyon yönelimli alıştırmalardan hem de günlük yaşamda farkındalık kapasitesini arttıran informel farkındalık alıştırmalarından meydana gelmektedir.
Farkındalık Temelli Bilişsel Terapi
Segal, Williams, ve Teasdale tarafından daha çok depresif yaşantı durumlarını önlemek amacıyla geliştirilmiş bir farkındalık terapisidir. 8 haftalık bir grup çalışmasını içermektedir. Bilişsel terapinin ‘Düşünceler, gerçekler değildir’ ve ‘Düşüncelerim ile ben aynı şey değilim’ gibi ifadelerini içeren ve kişinin düşüncelerine karşı bir bilinç oluşturmasına yönelik bir bakış açısı geliştirmesini kolaylaştıran teknikleri içermektedir.
Kabul ve Kararlılık Terapisi
Steven Hayes tarafından geliştirilen Kabul ve Kararlılık Terapisi, davranışçı ve hümanistik yaklaşımları farkındalıkla bütünleştiren bir terapi yaklaşımıdır. Bireysel olarak uygulanan terapide, farkındalığı günlük yaşama adapte edilebilecek pek çok farklı yöntem kullanılmaktadır. Adından da anlaşılabileceği gibi, KKT’de kabullenme özelliği daha fazla vurgulanmaktadır. KKT, temel olarak İşlevsel Bağlamsalcılık ve İlişkisel Çerçeve Teorisine dayanır.
Üçüncü Kuşak Olarak Adlandırılan Diğer Terapiler
Bütünleştirici duygu düzenleme terapisi (Mennin 2010), duygu düzenleme terapisi (Berking 2014), bilişsel davranışçı analiz psikoterapisi (McCullough 2003), işlevsel analitik psikoterapi (Kohlenberg ve Tsai 1991), farkındalık temelli stres azaltma programı (Kabat-Zinn 1994), bütünleştirici davranışçı çift terapisi (Jacobson ve Christenson 1996), üst-biliş terapisi (Wells, 2008) ve şema odaklı psikoterapi (Young 1999) yaklaşımları üçüncü kuşak terapileri arasında yer almaktadır.