Fri. Feb 7th, 2025

Blog Rehberlik

Gelecek Yolunda Rehberlik

Gelecek Yolunda Rehberlik

Gebelik ve doğum hayatın en temel parçası… İnsan soyu adına yaşamsal bir döngü ve kadınlar için eşsiz bir deneyim… Ancak kadının gebelik sürecinde ve doğum sonrasında illa mutlu ve sorunsuz bir ruh halinde olması beklenemez. Araştırmalar, gebelikte ve doğum sonrasında kadınların psikiyatrik sorunlar yaşayabileceklerini gösteriyor. Doğum, anne ile bebek arasında kendiliğinden bir bağ kurulmasını tek başına sağlamıyor.


Yapılan araştırmalar doğum sonrası (postpartum) dönemde psikiyatrik sorunlar yaşanma ihtimalinin diğer dönemlere kıyasla bir hayli yüksek olduğunu söylerken, pek çok farklı sebepten kadınların yaşadığı ruhsal sorunlar görmezden geliniyor. Kadınlar bu psikiyatrik sorunların çözümleri için tıbbi bir arayışa girmiyorlar. Bazen eş veya aile bu arayışa engel oluyor. Annenin veya ailenin tedavi arayışına girmemesinin sebeplerinden biri, kadının hastalık yüzünden ev içinde işlevsiz hale gelmesi ve çocuğa kimin bakacağı düşüncesi… Bebeği yaşamın merkezine alıp kadını merkezin dışına iten bu düşünceler durumu daha da kötüleştiriyor. Psikiyatri ilaçlarının uyuşturacağı veya süte geçip bebeğe zarar vereceği düşünceleri önemli engellerden biri. Psikiyatrik rahatsızlığa sahip kadın ev içinde daha da işlevsizleşiyor ve çocukla bağ kurmada zorlanıyor. Tanı ve tedavi geciktiğinde bundan hem kadın, hem bebek hem de aile etkileniyor.





 
9 aylık bir hormon curcunası, mide bulantıları, halsizlik, yorgunluk, duygusallık, doktor kontrolleri, değişen bir beden, kurallı beslenme, gelecekle ilgili düşünceler, fazla ilgi/alaka ve akabinde dünyaya annesiyle tutunan minicik bir canlı… Böylesine yoğun ve “farklı” bir sürecin kadını fiziksel, duygusal ve davranışsal olarak son derece hassaslaştırması ile kadın, doğum sonrasında psikiyatrik hastalıklara da açık hale geliyor. Hamilelik boyunca yüksek seviyelerde seyreden HCG, östrojen ve progesteron hormon seviyelerinin aniden değişmesi, tiroid bozukluğu veya folat eksikliği gibi fiziksel tetikleyicilere psikososyal etkiler eklenince, bazıları için annelik hüznü, depresyon ve hatta psikoz gibi rahatsızlıklar kaçınılmaz hale geliyor.
Peki bu rahatsızlıkların temelini atan psikososyal nedenler neler? Bu etkenler tetikleyici olabiliyor veya varolan sorunu çok ağırlaştırıyor.

  • Aileden ve etraftan ilgi görmemek
  • Evlilikteki ciddi sorunlar
  • Maddi meseleler
  • Bekar, boşanmış ya da eşten ayrı yaşıyor olma
  • Ergen gebeliği yaşanmış olması
  • Stres yaratan bir olayın yaşanması
  • Etnik farklılığın olduğu birlikteliklerdeki risk faktörü





Doğum sonrası pek çok farklı psikiyatrik rahatsızlık gelişebilir, ancak doğum yapan kadınların en fazla yaşadığı şikayetler şunlardır:

  • umutsuzluk
  • kilo kaybı veya artışı
  • duygudurum dengesizlikleri
  • uyuşukluk
  • yorgunluk
  • uykuda artma, azalma veya sık sık bölünme
  • ağlama krizleri, enerji düşüşü
  • konsantrasyon güçlüğü
  • karar vermede zorluk, şaşkınlık
  • bebeğe ilginin azalması
  • bebeğe karşı takıntılı korumacılık
  • suçluluk ve ölüm düşünceleri

Doğum Sonrası Hüzün / Annelik Hüznü / Lohusa Sendromu (Postpartum Blues)

Doğum sonrasında annenin yaşadığı, geçici, olumsuz ruhsal dalgalanmalardır. Bir diğer adı da bebek hüznüdür. Genel olarak doğumdan 3-4 gün sonra ortaya çıkar ve 1-2 hafta devam edebilir. Görülme sıklığı %50-%85 arasındadır, yani aslında yeni doğum yapan annelerin çoğunda yaşanmaktadır. Annelik hüznü pek çok sebebe bağlanabilir, ancak temelde doğum sonrası hormonel değişim ve yeni duruma adaptasyon süreciyle ilişkilendirilmektedir. Annelik hüznünün belirtileri,

  • ağlama, kederlilik
  • yorgunluk,
  • uyku bozukluğu
  • eleştiriye gösterilen fazla hassasiyet
  • konsantrasyon güçlüğü
  • sinirlilik, aşırı kaygı

Annelik hüznü geçicidir, ancak annelik hüznü yaşayan kadınların %20’si doğumdan sonraki ilk yılda major depresyon geçirmektedir. Annelik hüznüne bir tedavi uygulanmaz, ancak belirtilerin azalması için destek verilmeli ve annenin ruhsal durumu takip edilmelidir. Duygusal destek için psikoterapi gerekebilir, ancak başta eş olmak üzere yakın çevrenin annenin bu durumu atlatması için destek olmaları gerekmektedir.





Doğum Sonrası Depresyon

Depresyon, derin bir kederi içinde barındıran ancak sadece ruhsal bir çöküntüden ibaret olmayan psikiyatrik bir rahatsızlıktır. Doğum sonrası dönem ise depresyona yatkınlığı olan kadınlar için dikkat edilmesi gereken bir dönemdir; doğumdan sonraki ilk 4-6 haftada ortaya çıkar.  Depresyon eğilimi olan kadınlar özellikle bu dönemde daha sıkı takip edilmeli ve gözlemlenmelidir. Birçok çalışmada, ailede depresyon öyküsü olan kadınların doğum sonrası depresyona yakalanma ihtimalinin arttırdığı ortaya konmuştur. Doğum sonrası depresyon yaşayan kadınların %60’ı depresyonu hayatlarının ilk defa bu döneminde geçirdiğinden depresyon tanısının konulmasında gecikme olabilir. Bu durum genç anneliklerde 2-3 kat fazla görülmektedir. Psikiyatrik destek ve tedavi gerektiren doğum sonrası depresyonun genel belirtileri şöyledir:

  • kaygı bozuklukları ve panik ataklar
  • kendini değersiz hissetme
  • kontrolsüzce ağlamaklı hal, nedensiz korkular
  • hareket, davranış ve konuşmada yavaşlık
  • düşünce hızının yavaşlaması, akmaması
  • düşüncede karmaşa
  • öfkeli tutum ve huzursuz bir hareketlilik, düşmanlık
  • çok ya da az yeme (yeme bozuklukları)
  • uyku bozuklukları
  • duygusal alçalma ve yükselmeler, keder
  • enerji ve motivasyon kaybı, yetersizlik hissi
  • yoğun umutsuzluk ve tükenmişlik, yalnızlık duygusu
  • intihar düşüncesi

Doğum Sonrası Bipolar Bozukluk

Kadınlarda görülen bipolar bozukluk genellikle depresyon eğilimli ve hızlı döngülüdür. Bipolar bozukluk hastası her iki kadından biri doğum sonrası psikotik belirtiler göstermektedir. Bu açıdan bipolar bozukluk hastalarının doğum öncesinde ve sonrasında takibi çok önemlidir. Gebelik ve doğum sonrasında ilaç kullanımının kısıtlı olması sebebiyle hastalık beklenenden daha sert şekilde alevlenebilir. Hastalığın seyri ve bebeğin sağlığı açısından mutlaka kadın hastalıkları uzmanı ile psikiyatrist beraber çalışmalı ve aile bu zorlu süreçte yaşanabilecek olası durumlara karşı uyarılmalıdır.

Doğum Sonrası Psikoz

En düşük oranda karşılaşılan ancak en ciddi doğum sonrası tablodur. Psikoz gerçeklik algısının yitimidir. Doğum sonrası halüsinasyonlar ve sanrılar genelde bebek üzerinedir. Bazen paranoya ile bebeğe karşı aşırı korumacı olunabilir veya bebeğe karşı düşmanca algılar oluşabilir. Doğum sonrası psikoz tedavisinde amaç annenin bebek hakkındaki düşüncelerini düzenlemek, bebeğe ve kendine zarar vermesini engellemektir. Böylesi bir durumda hiç zaman kaybetmeden bir psikiyatristten destek alınmalıdır. Tedavi genellikle etkili ve hızlıdır.





Tedavide Ne Yapmalıyız?

Bu sorunun cevabını Psikiyatri Uzmanı Dr. Sedat İrgil şöyle veriyor:

“Öncelikle geçmişinde psikiyatrik tanısı olanlar gebelik ve doğum sürecinde psikiyatrik takipten uzak kalmamalıdır. Yaygın kanının aksine gebelikte psikiyatri ilacı belli kurallara dikkat edilerek kullanılabilir. Doğum öncesi eğitim ve eşin bilgilendirilmesi çok önemlidir. Kadının desteklenmesi, ilk aylarda mutlaka işyükü, hastalık ve bebek bakımı için destek verilmesi gerekliliği anlatılmalıdır. Belki bizim ülkemize özgüdür, ama ben kişisel olarak tüm hasta eşlerine bu bakımı verecek kişinin “kendi kanından bir kadın” olmasını yeğlediğimizi söylerim. Genellikle kaynana, görümce vb. istemeyiz. Abla, anne, teyze grubunu yeğlemek gerekir. Çok önemli bir konu da “emzirmeyebilirsin” konusudur. Hamileyken ilaç kullanabiliriz ama emzirme çok daha sıkıntılıdır. Bu konu (anne sütü) gerek hekimler ve Sağlık Bakanlığı gerekse öğretmen, hemşire gibi aileye yakın “eğitimli kitle” tarafından tabu haline getirilmiştir. Zaten depresif ve kendini yetersiz hisseden annede oluşan en önemli takıntı “çocuğuma süt bile veremedim” düşüncesidir. Oysa depresif annelerin çocuklarını olumsuz etkilediği onlarca yayında kanıtlanmıştır. Bu ve benzeri karmaşık sorunlar gerçekten profesyonel destek ve bakış açısı gerektirir. Oysa tedaviler etkilidir ve kesinlikle sonuç verir. Kadının eşi ile birlikte doktordan yardım alarak, tartışarak en iyiyi bulması tüm aileyi olumlu etkiler.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *